Sunday, November 21, 2010

benedict anderson @ Thursday, 09.12.2010 /18.00 / PhD room (131) / ITU Taskisla

SLEEP[less] hosts Professor Benedict Anderson on Thursday, 09.12.2010 with a lecture entitled

“Fictions_Futures_Movements_Screens”

His lecture explores how spatial design, architectonic and visual art can illicit new and alternative body topologies within the context of site specific performance and the urban built environment. Through examples, research and practice the lecture will explore various modes of operations in creating socio-cultural interventions through an interdisciplinary practice.

Benedict Anderson has been engaged in exploring the city, urban conditions and performance throughout his career. Practicing and teaching in Europe his work engages with architecture, scenography, film and dramaturgy. His focus on performance, the city and multi-media is distinguished by how they animate relationships between body and space through the solid and fluid natures of the temporal and ephemeral states of appearances and representations.

Thursday, 09.12.2010 /18.00 / PhD room (131) / ITU Taskisla

Thursday, October 28, 2010

u y k u s u z, 01.11.2011 pazartesi CEKULVAKFIni agirliyor...

ÇEKÜL Vakfı Kültürel Miras Eğitim Çalışmaları
ÇEKÜL Vakfı’nın uzun yıllardır yaptığı koruma çalışmaları ve buna paralel olarak geliştirdiği kültürel miras eğitim programları ile ilgili sunum sonrasında; Türkiye’de Sivil Toplum Örgütü olmak, gönüllülük felsefesi, eğitim kültürel mirasın ortaklığı ve güncel kültürel sosyal toplumsal konularla ilgili yapılacak söyleşiye hepinizi bekliyoruz:)
ÇEKÜL Vakfı: Beyoğlu Ekrem Tur sk. No:8 Beyoğlu, İstanbul.
0 212 2496464 / http: www.cekulvakfi.org.tr
e-posta: cekul@cekulvakfi.org.tr.

Wednesday, October 13, 2010

11 Ekim toplantısı: Kenan Güvenç ve Üniversiteler hakkında...

11 ekim günü Uyku (suz)'unkonuğu olan Kenan Güvenç üniversite hakkında görüşlerini iletti. Tartışma aslında Üniversite ve Üniversite dışında Mimarlık olarak planlanmıştı fakat tartışmanın diğer konuğu Murat Uluğ teknik bir sebepten dolayı katılamayınca, Kenan Güvenç tartışmayı sadece üniversite eğitiminin günümüzdeki konumu üzerinden yürüttü.
Üniversite kurumunun bir ortaçağ yapılanması oluşu ile konuşmasına başlayan Güvenç, ortaçağ manastırlarındaki zaman örgütlenmelerine ve iş bölümüne uyum sağlayamayan bazı rahiplerin manastır dışında aylaklık yapabilecekleri ayrı bir örgütlenme olarak üniversitelerin temelinin atıldığını, 15 yy'a kadar da zanaat loncalarının uzantısı olarak görev yaptıklarını anlattı. 15. yy sonlarından itibaren ise zanaat tarafının yerini bilimin aldığını ve 18. yy dan itibaren ise modern dünyanın yeni bir tür toplumsal örgütlenmesine dönüştüğünü söyledi. Bu yeni modern hayattaki yapısının daha çok toplumun doğa içindeki gözü olduğunu, iki dünya savaşı arasındaki dönüşümle birlite de bugün ki Amerikan sistemi olarak adlandırabileceğimiz siyasallaşmış yapısına büründüğü yorumunu yaptı.

Üniversitelerin bugünkü rolünü kritik ederken ise, "gençliğin iktisadi olarak organizasyonu" tanımını kullandı ve artık üniversite oluşumunun ömrünü tamamladığını ve toplumsal hayattan kopmuş olduğunu iddia etti. Bu kopuşa örnek olarak gösterdiği örnekler içinde British Petrol'un okyanusta gerçekleşen petrol sızıntısına hiçbir Amerikan üniversitesinin çözüm bulamaması da vardı. Toplumsal hayatın sürekliliğinde büyük şirketlerin kendi bünyelerinde yaptıkları çalışmaların daha etkin yer aldığından bahsetti. Bu anlamda mimarlık eğitiminde toplumsal hayat içinde aslında yer bulamadığını, üniversitelerin artık birşey yapmadığını sadece yapılan üzerinde kritikte bulunabildiğini söyledi. Bunun üniversite yapısı içindeki kişilerin yapısı ile ilgili değil, tamamen üniversitenin kendi yapısından dolayı olduğunun altını çizdi. Peki günümüz üniversitesi nasıl olmalı? sorularına verdiği cevaplar ise şöyle:

" Üniversite kişileri seferber edemediği için hep bir üst söylem oluşturmaya çalışıyor. Agretizasyon süreçleri buna en iyi örnek. Üniversite kişisel olarak bu dünyada bulunma dikkatinin edinildiği bir yer olmalı.Herkesin dünyayı şereflendirdiği bir yer var, üniversite bu yerin arandığı bir yer olmalı. Daha aktivist, düşünen değil, yapan ve merkezileşmeyen küçük yapılanmalar olarak belirecektir yeni üniversite. Dış dünyaya kendini duyurduğu ölçüde dış dünyanın potansiyellerini oluşturacaktır."

Sunday, October 10, 2010

Osmanlı Başkentinden Küreselleşen İstanbul’a: Mimarlık ve Kent, 1910 - 2010

Osmanlı Başkentinden Küreselleşen İstanbul’a: Mimarlık ve Kent, 1910 - 2010


15-16 ekim, İTÜ TAŞKIŞLA Binası-127
http://www.obmuze.com/2010/etk140910.asp

Friday, October 08, 2010

Murat ulug & Kenan güvenç @ uykusuz

Murat Uluç & Kenan güvenç
üniversite ortamı icinde ve üniversite ortamı dısında
mimarlık"
11.10.2010, pzt
17.30
109
İTÜ taskisla

Wednesday, October 06, 2010

MAPPING the known or exploring the knowable?

Dr. Maria Hellström-Reimer konuşmasında bilinen, bilinebilen ve bilinmeyeni rasyonel bilim ve subjektif sanat gerilimi üzerinden yorumladı. Hellström-Reimer'e göre bilim, endüstrileşme ve küresel kapitalizmin etkisinde yalnızca belli soruları soruyor ve belli cevapları gün ışığına çıkarıyor. Güncel sanat, ideal güzellik ve estetik kaygılarının ötesinde kendisine gerçekliklerle uğraşan bir posizyon aramakta: muhalif sorular ve bilinmeyenler için 'çirkin'i, 'sıradan'ı, 'gündelik olan'ı anlamaya, yorumlamaya ve temsil etmeye çalışıyor. Sanat bilginin odağını belirlerken düşünsel paradigma olarak paralel olarak varlıklarını sürdüren fenomenoloji ve yapısalcılık üzerinde geziniyor. Fenomenoloji ve yapısalcılık arasındaki savaş Hellström-Reimer'e göre sanatın güncel pozisyonunun belirlenişinde olanaklarla dolu önemli bir ortam. Post-yapısalcı eğilimlerde bu ortamdan türüyor. Fenomenoloji aklın ve bedenin gerçek dünyadaki varlığını sorgularken, yapısalcılık genel semantik yapıları ve subjeler için ortak olan üst yapıları tartışıyor; ve bu ikisi arasındaki gerilimden subjektif ve subjektiviteler arası alış veriş ortaya çıkıyor. Bu bağlamda sanat, küreselleşme, koloniyalizm, cinsiyet gibi konuları aydınlatacak farklı subje durumlarını, bunların birbirleriyle ilişkilenme biçimlerini, ortaya çıkma koşullarını anlamaya ve temsil etmeye çalışıyor. Bütün bu temsiller aslında bir metni ('text'i) meydana getiriyor; ve bu metinde soruları üretiyor. Sanat ve felsefe soru sorma pratiğiyle bilgi kuramını sorguluyor; soruları tekrar odaklıyor; bu yolla sanatsal pratikler bilimsel araştırmaya dönüşüyor. Öylesi bir bilimsel araştırmaki hegemonya tarafından gizlenen bilinebilecekleri ortaya çıkarabilecek ve bilimi demokratikleştirebilecek…

Wednesday, September 29, 2010

SLEEPless starts on MONDAY, 04.10.2010, 18:30, 213

SLEEPless starts on
MONDAY, 04.10.2010
18:30
213

Saturday, September 25, 2010

SLEEPless starts on Tuesday, 04.10.2010

SLEEPless starts on Tuesday, 04.10.2010 with a challenging lecture entitled:

“Mapping the Known or Exploring the Knowable? – reflections on arts-based forms of spatial investigation” by Dr. Maria Hellström Reimer
In relation to any organization of things and forces, the introduction of the notion of ‘art’ will cause tension. Not the least has this been the case in the fields of architecture and urbanism, where ‘art’, either as unlawful ornamentation or ingenious articulation, has challenged forms and procedures. When art or arts-based practices enter the field of academic research, the tension again increases, calling for renewed reflection on the role of representation and mediation. With the point of departure in a number of arts-based research projects, the lecture will approach the distinction between mapping the known and exploring the knowable.
Dr Maria Hellström Reimer – associate professor and senior research fellow in landscape architecture at Swedish University of Agricultural Sciences, Alnarp, and the Design Faculty, Royal College of Technology, Stockholm, with a specialization in theoretical and applied aesthetics/design theory. Currently the co-coordinator of two national post-graduate programs, as well as the international arts-based research platform Land Use Poetics.
looking forward seeing you with us....

UYKU[suz], 04 ekim pazartesi basliyor:

Dr. MARIA HELLSTROM REIMER
MAPPING the known or exploring the knowable?
reflections on art-based forms of spatial investigations

monday, 04.10.2010
18:30
ITU TASKISLA

Wednesday, June 02, 2010

Lecture series by DAVIDE DERIU at TASKISLA-ITU, 134

Lecture 1 - The city in the field of aerial vision – 08.06.2010, 12:30

The lecture will explore the impact of aerial visuality on the image of the modern city. A broad historical sweep, ranging from the imaginary bird’s-eye views of the Renaissance down to the age of the camera, will show a variety of ways in which cities have been historically seen and comprehended from the air. The lecture will focus in particular on the advent of photography and will discuss the aesthetics and politics of representation that emerged in the early twentieth century, when architecture became closely intertwined with mass media.


Lecture 2 - Picturing Modern Ankara: ‘New Turkey’ in Western Imagination - 09.06.2010, 12:30

Much has been written about the involvement of European artists, architects and planners in the making of modern Ankara. But how was this extraordinary event viewed from the West? At a critical historical juncture, in which the geopolitical space of the Orient was being radically reconfigured, Ankara provided an unexpected terrain of cross-cultural encounters between East and West. The lecture discusses a range of impressions of Ankara that were registered by travel writers and other authors in the early Republican period, so as to question how literature shaped the western perception of ‘New Turkey’.

Seminar 3 – Reading Pamuk’s Istanbul - 10.06.2010, 12:30

Subject of an extensive discussion in Turkey as well as abroad, the work of Orhan Pamuk raises a number of critical issues to those concerned with architecture and the city. This seminar proposes some possible interpretative keys that will serve to open up a debate about Pamuk’s literary depictions of Istanbul, with particular reference to issues of memory, identity, and urban experience.

***************************
Davide Deriu is a Post-doctoral Research Fellow in the Department of Architecture at the University of Westminster, London. He graduated in architecture from Politecnico di Torino, Italy, and specialised in history and theory at the Bartlett, University College London. He has been a research fellow at the Canadian Center for Architecture and the Paul Mellon Centre for Studies in British Art, and taught at METU Ankara as well as UCL and various other universities in Britain. His main research interests lie at the intersection between architectural history and visual culture, with a focus on urban representations in photography, film, and literature. Ongoing projects include a book on urbanism and the aerial imaginary and an edited issue of the London Journal entitled ‘Eyes over London’. He is also co-organising the forthcoming international conference ‘Emerging Landscapes: Between Production and Representation’ at the University of Westminster (25-27 June 2010).

Wednesday, April 21, 2010

kim ki o 27 nisanda UYKU[suz]da...

UYKU[suz], 27 nisan salı, KİM kİ O grubunu konuk ediyor.
TAŞKIŞLA
18.00
134 yanı


kim ki o



Ekin Sanaç: Synth, drum machine, vokal
Berna Göl: Bas, drum machine, vokal

Müzik üretim sürecinde kendi kendine yönetim ve doğru dağıtım kanallarını bulmak
kim ki o, yalnızca bugüne kadar kendi çevremizde gördüklerimiz ve deneyimlediklerimizle sınırlandırdığımız değil, ergenlik yıllarımızdan beri biriktirdiğimiz ideal müzik üretimlerine ve ideal tavırlara özenerek kurguladığımız bir müzik grubu. Hatta bir anlamda bunu, kendimizi -çok da farkında olmadan- çevremizdeki uygulamalardan soyutlayarak yaptığımız söylenebilir. Üretim sürecimizin temelinde sosyal çevreden gelecek tepki ve müdahalelere karşı meydana gelebilecek korkulara karşı sürekli bir mücadele yatıyor. Bununla birinci baş etme yolu olarak içimize işlemiş olan üretimi kendi başımıza yapmak, kontrolü elimizde tutmak ve süreci kendimiz yönetmek tavrından söz edilebilir.
kim ki o şarkılarının yazılması, enstrümanların canlı çalınması ilkesine dayanır ve bu tavrın bilgisayarın müzik yazma sürecine sonsuz katkı sağladığı günümüz şartlarında bir anlamda aykırı bir söylemi olduğu düşünülebilir. Fakat bu aykırı söylem, nostaljik ya da ayrımcı bir bakış açısının ifadesi değil, sanat üretiminde şu an büyük olasılıkla çok da rağbet görmeyen sınır koyma mantığının büyüsüne kapılmış olmaktan ileri gelir. kim ki o olarak müziğimizin paylaşılması ve dağıtılmasını da birinci elden yaparak yola çıkmamız da bununla ilişkilidir. İlk iki albümümüzü elle kesip yapıştırarak hazırladığımız kapakların içine çektiğimiz CD-R’larla hazırladık ve bu albümler sayesinde özellikle Avrupa’da benzer yaklaşımlar içinde olan birçok doğru insanla bağlantı sağlayarak üç turne yaptık ve çeşitli konserler çaldık. Derdimiz hiçbir zaman kim ki o’yu ölçeksiz ve tanımsız kanallar aracılığıyla mümkün olduğunca fazla kişiye ulaştırmak olmadı. Tam tersine biz, en başından beri, özgürleştirici bakış açımız ve tavrımızdan ödün vermeden onu sokabileceğimiz alternatif dağıtım kanalları arayışındaydık. Bu yolda da kulaktan kulağa bir yayılımın bize internet üzerinden bir yayılım kadar büyük faydalar sağlayabildiğini şaşırarak deneyimledik.
kim ki o’nun bugün benzer tavırlardaki kişilerle iletişim kurabiliyor ve işbirliği yapabiliyor olmasının temelinde yatan başkaldırının, sanat üretiminin yönetiminin, üreticinin elinden çıkarak farklı kişi ve kurumlar arasında bölüştürülmesine karşı bir başkaldırı olduğunu söyleyebiliriz.


“Synth’leri The Human League ve Stereolab’in hoşnutsuz kızları gibi yürütüyorlar. 2008 için downbeat bir Neu!”
Everett True, NME


“Kabarık basları ve synth-pop altyapılarıyla kim ki o, Bikini Kill’in The Human League ile dalga geçmesi gibi tınlıyor. Müthiş, değil mi?”
Samuel Strang, Drowned In Sound
“Şarkı, merhametsizce ilerleyen ritimleri ve the Normal gibi post-punk gruplarını anımsatan elektronik cazırtılarını alıyor ve daha masalsı bir ortamda birleştiriyor. Distort’lu baslar, bir tutam kızlara özgü vokal harmonisyle birleşiyor.
Pitchforkmedia.com, “Gezegenin Adı Dünya” isimli parça üzerine

''İlginçtir ki grup, elektronik müziklerini tek bir laptop’a bile ihtiyaç duymadan, onun yerine sample’lar için eski kasetlerin üzerine kaydetmeyi tercih ederek ortaya koyuyor.”
Sarah Fakray, Another Magazine

Ekin Sanaç ve Berna Göl tarafından 2006 yazında synth-bas gitar ikilisi olarak yola koyulan kim ki o’nun enstrümanları canlı çalma ilkesine dayandırdığı müziği; post-punk, dark-wave ve synth-pop’a göndermeler taşıyor. Kendi hazırladıkları iki albüm ile Türkiye’de ve yurt dışında pek çok kulağa müziklerini ulaştıran grup, 2008 yılında İsveçli singer/songwriter Jens Lekman’ın ön grubu olarak Avrupa turnesine katıldı ve ardından iki kez İskandinavya turnesi yaptı. kim ki o bugünlerde, 2010 yazında Hollandalı bağımsız plak şirketi Enfant Terrible’dan plak formatında yayınlanacak, “Dans” adlı EP’sinin çalışmalarını yürütüyor.
www.myspace.com/kimkio
http://www.kimkio.org/

ELEŞTİREL ŞEHİRCİLİK İÇİN PEYZAJ... ANKARA örneği...

UYKUsuz, Avusturya'da doktora çalışmasını yeni tamamlayan Burcu Yiğit Turan'ı konuk etti...

Öncelikle kuramsal çerçeveyi aktaran Dr. Turan, kavramsal ve pratiksel dönüşümler çerçevesinde 'landscape urbanism' kavramı üzerine yoğunlaştı. Kentsel peyzajın semiotik oluşumu  üzerinden, eleştirel çerçeve oluşumuna giden süreçte kuramsal aşamaları aktardı.
Henri Lefebvre'in 'kentsel gerçeklikleri anlama, yalnız birbirinden ayrışmış bilgi alanlarının entegre ederek gerçekleşebilir' önermesini aktararak, Fransız kent sosyoloğundan esinlenen/etkilenen Constant, Debord, Durumsalcılar'ın Modern kent eleştirileri üzerinden durmuştur. Bu düşünürler, psiko-coğrafyanın dekompozisyonunu, farklı sınıfların, kenti algılaması ve kent üzerine yorumları üzerine  odaklanan Turan, farklı gruplar için, mikro-çevreler arasında ekonomiden bağımsız geçişlerin sağlanması gerektiği görüşünü savunmuştur.
Beşeri bilimlerde kartezyen ikilemin çöküşü, sistemler kuramı, post-yapısalcılık ve karmaşa / kaos kuramları çerçevesinde,  dördüncü boyutu işaret eden yeni pozisyonlara dikkat çeken Turan, 'lansdcape urbanism'in adeta 'tabula rasa' üreterek yeni bir sürece işaret ettiğini belirtmiştir. Bu kapsamda, farklı kamusal angajmanlar için kentsel platform örneklerini aktarmıştır (ör. West 8).
 Artık peyzaj, fiziksel / sosyal olarak, her öznenin mekanla ilişkisine göre 'açık uçlu bir sistem'dir. Konvansiyonel analize karşı, kültürel ve ekolojik okumaların oluşturduğu bilgilere dayanan yaklaşımı içerir.

İşte tam da bu noktada parçalı/fragmented Ankara'yı okumak kritik önemde.
Yerel yönetimin uygulamalarının, Ankaralı 'elitlerce' 'post-modern, kitsch, soylulaştırma, irticacı, arabesk' ve benzeri kavramlarla betimlenme sürecini aktaran Turan, Jung'un kolektif arketifler okumasını reddetmek mi gerek sorusunu sormaktadır. Jung'a karşılık, Spinoza'ın 'gitmek yerine, anlamaya çalışmak' önermesini anımsatan Turan, dışlamak, yadsımak yerine, çoklukları, nedensellikleri, deneyimleri, imgelemleri, sosyal-ekonomik etkileri ile anlamaya çalışmak gerektiğini savunmaktadır. Temel soruları, bugünkü anlamlar nasıl oluşmaktadır? angajmanlar, süreçler nasıl oluşmaktadır? anlam dünyaları nasıl oluşmaktadır?
Bu bağlamdan hareketle, Ankara Keçiören'deki uygulamaların farklı estetik anlayışını ele alarak, bunun arkasındaki katmanları irdelemek kapsamında, tarihsel nedenselliklerin izini sürmüştür. Bu kapsamda, gerek arşiv çalışması, gerekse çeşitli sosyal aktörlerle yaptığı derinlemesine söyleşilerden örnekler vermiştir.

Mitchell'in 'yaşadığımız dünyaların kontrolünü başkasına bırakmamalıyız' önermesini anımsatan Turan, çoklukları barındıran 'meta-text'i okumanın kritik önemine dikkat çekmiştir. Farklı deneyimler için esnek yaklaşımlar gerektiğinin altını çizen Burcu Yiğit Turan, farklı metinsel ve görsel temsiliyet araçları ile parçalı sistemlerin yansıtılabileceğini öne sürmektedir. Buradaki temel soru, estetik deneyimin nasıl özgürleştirilebilir, farklılaştırılabilir? Bu noktada, kentin fiziksel sınırları yerine, ekonomik, sosyal, kültürel açık sistemine odaklanmak tercih edilmelidir.

Thursday, April 15, 2010

BURCU YİĞİT TURAN / eleştirel şehircilik için "peyzaj"

BURCU YİĞİT TURAN,
eleştirel şehircilik için "peyzaj"

20 nisan 2010, salı
17.30
TAŞKIŞLA, doktora odası - 134 yanı

Friday, April 02, 2010

IKI KENTSEL MUHALIF UYKU[suz]daydi...

IKI KENTSEL MUHALIF MURAT C. YALCINTAN ve ERBATUR CAVUSOGLU, 30 mart sali aksami hakikaten UYKU[suz]a donusen bir aksamda Taskışlalılarlaydı...

1950'lerden beri İstanbul'un kentsel dönüşümünde yer alan dinamiklerdeki 2000'lerin radikal dönüşümü ışığında ele alan konuşmacılar, 'dönüşüme ihtiyaç var' sloganına karşı değiller... Ama Plansız/programsız kapalı kapılar ardında alınan ve mğduriyet yaratan kararlarla kente müdahaleler serisine karşı eleştirel tavır koyuyorlar...

İlhan TEkeli'in de belirttiği gibi 'İstanbul'u planlamam anlayışı'nı gerek yerel yönetim gerekse TOKİ başkanının söylemleri üzerinden ele almaktalar...
Daha Planları dava konusuyken, yıkımların gerçekleştiği ve mağduriyet yaratan sözde kentsel dönüşüm projelerini eleştirmekteler.
Henri Lefebvre'in 'The Production of Space ve Cities' çalışmasında ele aldığı gibi, mekanın yeniden üretimiyle, ekonominin yeniden dağıtım sürecinde, İstanbul'da büyük rant ve büyük hasızlık süreçlerinin yaşandığına dikkat çekmekteler... Mülk üzerinden zenginlik tanımlı ortamda, kentsel rant dağıtımının gerçekleşmesinde, özellikle şirketler üzerinden süreci gerçekleştiren yerel yönetim ve TOKİ bağlamındaq, kamu yararı konusunu sorgulamaktalar.
Yeni master Planın, İstanbul'da yeni bir sınıfsal harita çizdiğine dikkat çeken konuşmacılar, bu ideolojiye tepkinin Maltepe ve Sulukule süreçlerinde verildiğinin belirtmekteler...

Bu ortamda, küreselleşmeye karşı olmadan 'alternatif bir küreselleşme modeli'nin gerçekleştirilebileceğinin altını çizen Yalçıntan ve Çavuşoğlu, ulus-devletin ve milliyetçiliğin micro-politikalarına/söylemlerine sığınmamak gerektiğini söylemekteler...

Günümüz iktidarınn 'neo-liberal' söylem üzerinden meşrulaştırdığı ve 'istanbul'da yaşaman ayrıcalıktır' diye vurguladığı bir ortamda, bu söyleme karşı kentsel küçük müdahalelerin, pratiklerin nasıl stratejik olabileceğini vurgulamaktalar.
Toplumsal karşı çıkışın nasıl olabileceğini sorgulayan iki akademisyen, kentsel süreçlerde, sistemin şeffaflaşmasının şart olduğunun altını çizmekteler...
Bu süreçlerde, mahalle halkının yanında olmanın kritikliğinr, bunun süreklilik ve yaratıcılık yanının önemini vurgulayan araştırmacılar, tıpkı Sulukule ve Maltepe-Başıbüyük'te olduğu gibi direnç süreçlerinin devamını tetikleyecek 'oyun'ların arttırılması gerektiğini savunmaktalar.

Strateji kullanmak, merkezi ve yerel yönetimin kapalı kapılar ardında aldığı kararları deşifre edip karşı koymanın en etken yöntemi...

Tuesday, March 30, 2010

İKİ KENTSEL MUHALİF....

uyku[suz] Murat Yalçıntan ve Erbatur Çavuşoğlu'nu "Kentsel Muhalefet" başlıklı sunumları ile 30 Mart 2010, Salı, 18:00'da ağırlıyor.


İTÜ Mimarlık Fakültesi Taşkışla Doktora Odası (Zemin kat, 134 Yanı)
30 Mart 2010 Salı, 18:00

Murat Yalçıntan
Radikal Plancı. Küreselleşme ve yerel politikalar başlıklı doktorasunı 2005'te London School of Economics'te tamamlamıştır. 1996'dan beri MSGSÜ'de ders vermektedir. Kentsel sosyal hareketler, mahalle grupları ve kentsel dönüşüm/yenileme konuları üzerine çalışan Solidarity Studio grubu üyesidir.
m.c.yalcintan[at]gmail.com
Erbatur Çavuşoğlu
Akademisyen, Aktivist ve Müzisyen. Türkiye'de Kentleşme süreçleri başlıklı doktora çalışmasını 2004'te MSGSÜ'de tamamladı. Planlama, politika ve kentleşme üzerine 1998'de beri MSGSÜ'de ders vermektedir. Kentsel sosyal hareketler, mahalle grupları ve kentsel dönüşüm/yenileme konuları üzerine çalışan Solidarity Studio grubu üyesidir. Zardanadam Rock grubunun solistidir. erbatur[at]erbatur.com

Wednesday, March 24, 2010

UYKU[suz], iki KENT MUHALİFİNİ ağırlıyor...

KENTSEL MUHALEFET

murat cemal yalçıntan / erbatur çavuşoğlu

30.03.2010
18.00
taşkışla- 134

6 KADIN, 13 KADINI ANLATTI....

23 mart 2010da, aslı şener içinsel, burcu serdar köknar, candan çınar, didem ateş mendi, hayriye sözen, tomris akın'dan oluşan çalışma grubu,  08-13 Şubat 2010 tarihlerinde Y.T.Ü. Mimarlık Fakültesi'nde KAYITDIŞI etkinliklerindeki gerçekleştirdikleri 'atölye: ev işleri'ni aktardılar.

Metropol İstanbul'da, kadının yansıdığı mekan olarak konutu ele alan grup, 2 aylik ön araştırmaya dayanan çalışma çerçevesinde seçilen 13 kadınla, yarı-yapılandırılmış söyleşilerle KADINın kendi mekanını okumasını deşifre etmeyi hedeflemekte...

1970'lerde post-yapısalcı dönem araştırmacılarından Michel de Foucault ve Michel de Certeau'un da
vurguladığı gibi grup öncelikle KADINa ait olan marjinal mekanlara (hamam, genelev, yurt, kadınlar koğuşu, sığınma evi, vb) odaklanmayı düşünmüş. Ama KONUT, kadının cinsiyet olarak tek başına belirlediği alan olarak çalışmada odak noktası konumuna gelmiş.
Kadının bireyselleşebiliği alan olarak konut, aynı zamanda en kolay ulaşılabilen mekan.

KADINın, kamusal mekanla/kamusal alanla ilişkisi dolaylı. Aslında belirlediği alan olarak KONUT daha ön plana çıkmakta: burası, bireyselleşebildiği, ilişki kurabildiği; aynı zamanda, nesne, mekan üzerinden bazen kent ile bile ilişki kurabildiği bir mekan... Ancak, 'tek' veya 'paylaştığı' kişi üzerinden, mekanı kullanmada farklılaşma olduğunun altını çizmek gerekli...

Ön çalışmada, 2008 nüfus bilgilerinin derlenmesi, KONDAnın araştırmasının verileri, sosyal bilimlerin farklı  dallarından uzmanlarla görüşmelerin ışığında derlenen bilgiler, atölyede ele alınacak  13 KADINın  (ve EVİnin) belirlenmesinde, söyleşinin çerçevesinin çizilmesinde belirleyici oldular. Söyleşilerde, 13 KADIN'a,  'mahremiyet/aidiyet/iktidar/huzur/önem/ideal/lezzet/hatıra/zaman/güven/büyüklük/sıcaklık/dayanıklılık/değişkenlik/teknoloji/ulaşım/manzara/farklılık/konfor/temzilik/güzellik'' ve benzeri kavramlar üzerinden evleri ile ilgili gözlemleri soruldu. KADINın, eylem ve davranışlarının odağı KONUTu üzerindeki yorumu deşifre edildi...


 
.

Wednesday, March 17, 2010

UYKU[SUZ] 23 mart 2010, seminer "atölye: ev işleri"

aslı şener içinsel, burcu serdar köknar, candan çınar, didem ateş mendi, hayriye sözen, tomris akın, 'atölye: ev işleri' çalışmasının sonuçlarını sunacaklar.

23 mart salı, 17.30
taşkışla, 134

Wednesday, March 10, 2010

Boğaçhan Dündaralp, Londra deneyimi sonrası uykusuzdaydı...

Mimar Boğaçhan Dündaralp, ARCHITECTURE FOUNDATION & ARKITERA işbirliği ile yapılan değişim etkinliği çerçevesinde Londra dönüşü izlenimlerini Taşkışlalılarla paylaştı.

İstanbul'dan beslenen genç mimar arkadaşımız, 'bugünün küresel dünyasında İstanbul nasıl bir yerde? İstanbullu mimarlar olarak biz nasıl bir yerdeyiz? sorularından hareketle, yerelliğin nasıl bir mana taşıdığı üzerine fikir jimnastiği yaptığı projelerini/işlerini/çalışmalarını sundu... Küresel / yerel arası müzakere sürecinde, Michel de Certeau'un kent okumaları taktiğini genç mimar adaylarına öneren Dündaralp'i yeni stratejiler geliştirmek gerektiğinin önemini vurguladı.
Çalışmalarında, soru sorarak soruları araştırdıklarını vurgulayan Dündaralp, 'karşılaşılan /olası karşılaşabileceğimiz tasarım problemleri için önceden zihinsel hazırlık yaptığını, tasarımlar geliştirdiğini' aktardı.

Günümüz, kentsel muğlaklık ortamında, pozisyon alan, sosyal sorumluluk projeleri geliştiren, bunları tartışan ve düşündüğünü yüksek sesle söyleyen bir meslekdaşı dinlemek zihin açıcıydı ve ilham vericiydi...

Thursday, March 04, 2010

UYKU[SUZ] BAŞLIYOR.....

2009-2010 bahar döneminde, uyku[suz]'un ilk konuğu mimar Boğaçhan Dündaralp.
9 Mart Salı
saat 17.00
ITU TASKISLA